Translate

2 Mayıs 2009 Cumartesi

Org. Başbuğ dan ÖNEMLİ uyarı!

Türkiyede 2002 yılından bu yana geçen süre içerisinde,etnik ve itikadi kesimlerin hızlı bir şekilde güç kazanarak TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ'nin kuruluş esaslarını tartışır hale getirdikleri bir gerçektir.Özellikle bazı ''cemaatler''bu dönem içerisinde daha yaygın bir güç haline gelmiş, Türkiyede yaşayan ve ''üst kimlik'' adımızın TÜRK olması bile tartışmaya açılmıştır.Bu iki unsur Milli birlik ve beraberliğimizi tehlikeye düşürecek nitelikte gelişmelerdir. 14 nisan 2009 tarihinde(geçtiğimiz salı günü) Genel Kurmay Başkanı Org. Başbuğ'un Harp Akademilerinin kuruluş yıldönümü münasebetiyle yapmış oldugu bir toplantıda, bu iki tehlikeyi kamuoyuyla paylaşmak istemiştir.Özellikle Cumhuriyetimizin temel ilkelerini sarsacak olan birtakım gelişmeleri,kamuoyuna aksettirmek mecburiyetinde kalmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti,laik ve sosyal bir hukuk devlettir.Ayrıca büyük önder M.K Atatürk Cumhuriyetimizin kuruluşunda Millet tarifini şu şekilde yapmıştır.'' TÜRKİYE CUMHURİYETİNİ KURAN TÜRKİYE HALKI ,TÜRK MİLLETİDİR'' demiş ve ayrıcada ''NE MUTLU TÜRK 'ÜM DİYENE'' demek suretiyle Türk kelimesini bu ülkede yaşayan tüm insanlarımızın ''üst kimlik'' adı olarak vurgulamıştır. Bugün nasıl sömürgelerinden dolayı göç edip,Fransaya yerleşen insanlar, çeşitli etnik guruplardan gelmiş olmalarına ragmen Fransız Milleti adını alıyorlar.Bizler ise 1000 yıllık anadolu tarihimizde hala ''TÜRK ÜST KİMLİK'' adını tartışıyoruz, Bu durumda hala bizim üst kimlik tartışmaları yapıyor olmamızda burada bir kasıt olduğu gerçegi ortaya çıkarıyor .Bu Millet adına ne denilirse denilsin,İstiklal harbini hep birlikte vermiştir.Türkiyenin bağımsızlığını elde etmesinde Türkmen'inde, Kürt'ünün de, Laz'ının da, Çerkez'inin de aynı payı ve yere düşen aynı kanı vardır. Bizi bölmek isteyenlere,Türkiyenin üniter yapısını bozmak isteyenlere karşı herkesin şapkasını önüne koyup Org. Başbuğ'un açıklamalarını dikkatle dinlemeleri lazım.

Org.Başbuğ,Etnik ve İtikadi ayrıcalıkların gurupları karşısında TÜRK tarifini yapmak ve Cumhuriyete zarar veren bu kesimlerin gelimesine karşı uyarı yapmak zorunda kalmıştır.

Uyarı! Acilen önlem..

Hükümetin 2009 yılı için öngördüğü %10.4 lük işsizlik oranını geçen hafta % 13.5 olarak revize etmesinden hemen iki gün sonra Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), bu rakamı %15 olarak kamuoyuna açıkladı.Bu işsizlik oranı tüm zamanların işsizlik rekorudur.Bu tarihi rekorla bir yıl öncesine göre 1 milyon 59 kişi artarak,3 milyon 650 ye yükseldi.Maalasef bu ürkütücü rakamlar geleceğimizin teminatı olan genç evlatlarımız için ülke adına ciddi bir tehlikedir.Türkiye genç nüfusu ile öğünen ve gençliğini kalkınmanın ana dinamosu görmesi gerekirken,maalesef onları sokağa salan,gelecekleri için umut vermeyen bir anlayış içindedir sebep ne olursa olsun,kriz ne kadar teğet geçerse geçsin.Ülkemizde 0-35 yaş arası (bu yaş dilimi genç kesim olarak kabul edilir) ülke nüfusunun % 70 ne tekabül etmektedir.Yani ülke nüfusumuzun üçte ikisi genç,enerjik ve dinamik bir kesimdir. Bizim genç bir nüfusa sahip olmamız AB ye girmemizede engeldir.Zira bu günkü AB ülkelerinde bu oran tam tersine yaşlı nüfus lehinedir ve Avrupa ülkeleri hızla yaşlanmakta ve gelecekte bu kıtanın adına emekliler kıtası denilecektir. AB nin bize serbest dolaşım izni vermemesi ve AB ye girmememiz için engeller ortaya koymasının altında yatan gerçek genç Türkiyenin bu sefer savaşla değil,genç ve çalışkan insan değeriyle Avrupayı fethetmesinden korkmaktadırlar.Ancak, biz gençlerimize iyi bir eğitim veremezsek,nitelikli birer eleman haline getiremezsek,geleceklerini teminat altına almak için yeterli iş sahaları açamazsak övündüğümüz bu genç nüfusumuzu kısa zaman da yaşlandırarak yaşlı bir nüfus kitlesi haline dönüştürebiliriz.Bu nedenle hükümetin bu işsizliğe kısa zaman da alacağı reform nitelikli önlemlerle çare bulması gerekmektedir.Ekonomik krizler gelir geçer, Türkiye bu krizleri daha öncede yaşadı ve aştı,ancak son günlerde çete olaylarından gasplara,hırsızlıktan cinayetlere kadar yaşanan ve toplum olarak derin üzüntü duyduğumuz bu olayların için de maalesef ağırlıkla gençlerimiz bulunmaktadır.Bir ülke için en büyük yapılacak yatırım insana olan yatırımdır.Bu nedenle hükümetimizin alacağı en acil önlem genlçerin işsizliğine çare oalacak işsizlik önlem paketi olmalıdır

kuzey kıbrısta UBP nin zaferi

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde 19 Nisan,pazar günü yapılan erken genel seçimde Ulsal Birlik Partisi büyük bir zafer elde etti ve 4 yıl önce CTP ye teslim ettiği iktidarı yeniden geri aldı. 161 bin 273 seçmenin % 81.5 nin yüksek katılımıyla gerçekleşen bu seçimde UBP oyların % 44 nü alarak,50 sandalyelik mecliste 26 Milletvekili kazandı ve tek başına hükümet kurma başarısını elde etti.Bir başka deyişle bu zafer Ulusalcıların ve ulusalcıların manevi lideri Rauf Denktaşın zaferi olmuştur.Bu seçim sıradan bir seçim olmaktan öte,Kuzey Kıbrısın varolma veya yokolma seçimi olmuştur. 2004 yılında KKTC nin tasviye edilip,Rum egemenliği altına girmesini öngören Annan planına destek veren Mehmet Ali Talatın CTP sini iktidara getiren Kıbrıs Türk halkı, geçtiğimiz bu 4 yıl içinde oyuna geldiğini anlamış,AB nin verdiği vaatlerin büyük bir yalan olduğunu görmüş ve CTP nin Rumlara taviz veren politikalarını içine sindirememiş,neticede verdiği yetkiyi geri almış ve yerine de Bağımsız KKTC yi savunan Derviş Eroğlunun UBP sini getirmiştir.Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan tarafından Kıbrıs sorununu çözmek için hazırlanan "Annan planı" 24 Nisan 2004 te referanduma götürülmüştü, Güney Kıbrıs ile Kuzey Kıbrıs'ın Rum egemenliği altında birleştirilmesini öngören plana KKTC de yaklaşık % 65 evet oyu çıkmıştı,Rum kesiminde ise % 75 hayır oyu çıkmıştı.Bu oylama sonuçları Rumların ırkçılığını ve Türklerle asla beraber yaşamak istememelerinin sonucudur.Bütün bunlara rağmen Talatın Rumlarla görüşmelere ısrarla devam etmesi ve 4 yıl Türklerin lehine bir sonuca ulaşaması bugün tattığı mağlubiyetin ana nedenidir.Bu sonuç Türkiyedede yeniden bu konunun masaya yatırılmasına neden olacaktır kanaatindeyim,şu ana kadar Talat politikasına destek veren AKP hükümetinin Kuzey Kıbrıs konusunda politikalarını ya değiştirmesi yada UBP ye tam destek vermesi gerekmektedir.

Misak-ı Milli Sınırlarımız İçinde Türkiye Bölünmez Bir Bütündür‏

DTP Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın Hakkari de 17 yaşındaki bir gencin polise taş atması sonucu bir polis tarafından dövülmesini bahane ederek yapmış olduğu basın açıklamasında söylediği sözler hepimizin tüylerini diken diken etmiştir.Pervin Buldan açıklamasında," 29 Mart yerel seçimlerinde doğu ve güneydoğuda pek çok ilde yerel yönetimleri kazandıklarını,kazandıkları illerin Kürdistan coğrafyası olduğunu,bu gerçeği Türkiye Cumhuriyetinin kabul etmesi gerektiğini..." bölücü bir uslupla ve tahrik edici bir biçimde ifade etmiştir.Türk halkının ödediği vergilerle Türkiye Büyük Millet Meclisinden maaş alan bu hanım,maalesef şehit kanıyla çizdiğimiz MİSAK-I MİLLİ sınırlarımızı ve Üniter Devlet yapımızı inkar ederek, Kürdistan coğrafyası adı altında bir söylemle haddini aşarak bölücülük suçu işlemiştir.PKK nın siyasi uzantısı ve temsilcisi olan bu ve bunun gibi milletvekilleri kazandıkları illeri Kürdistan ve terör örgütü PKK yı da Kürdistan silahlı kuvvetleri zannetmektedir.Onun kendi coğrafyası zannettiği bu iller Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde bulunan Türk İlleridir ve bu ülkenin bir tek silahlı kuvvetleri vardır ve onun adı da TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİDİR.İnsan haklarını PKK hakkı,demokrasiyide bölücülük olarak gören bu bölücüler asla asırlardır,Anadolu coğrafyasında kardeşce ve birlik içinde bizlerle yaşayan Kürt kökenli vatandaşlarımızın temsilcisi olamazlar.Peki yerel seçimlerde kazandığınız illeri kafanıza göre hayali Kürdistan ilan ettiniz,başta İstanbul olmak üzere pek çok ilimizde yaşayan Kürt kökenli vatandaşlarımıza nasıl bir sınır çizeceksiniz?Bu ülkenin kanunları vardır,derhal uygulamaya geçilmeli ve bu gibi bölücü görüş temsilcileri hakkında dava açılmalıdır.Ayrıca,demokratik hak ve özgürlüklerin de bir sınırı olduğunu Cumhuriyet Savcılarımızın harekete geçerek bu kişilere bildirmesi lazımdır.Hükümetten de beklentimiz, Ergenekon davasına gösterdikleri ilgiyi bölücü terör mensupları ve onların siyasi sözcülerine de göstermeleridir.

ŞEHİDİMMMM

Ulu dağlar yol verin bu cengavere, Yere göğe sığmayan bu demir yüreğe. Sarılmış BAYRAĞINA..sanki düğüne gidiyor, Vakur bir tebessümle,TÜRK ASKERİ GELİYOR!. Olur ya bir çatışmada ölürsem arkamdan yas tutmayın.Bırakın toprağımda rahat içinde yatayım, üzerimden komandomu cıkarmayın..ONLAR BENIM GURURUMDUR.. dediler yola çıkarken Hepsi birer ana kuzusuydu henüz delikanlılık çağında.Düğün dernek kurdular, şehitlik yolunda..Allahım! bu nasıl bir yürektir ki,bedenlerine dar gelmiş VATAN SEVGİSİ..Aldılar ellerine silahlarını,kuşandılar tüfeklerini..O giderken ana kuzusu olan yavrular,vatan aşkıyla büyüdüler, birer ASLAN oldular aniden..Yüreklerini hazrladılar bu yolda can vermeye.Görmedi gözleri, duymadı kulakları ÖNCE VATAN derken..Hiç bir kurşun,hiç bir mayın yakamadı canlarını..onlar VATAN,MİLLET Ateşinin meşaleleri oldular..Her biri için bir yıldız çakıldı gökyüzüne..Vatanını,Milletini,Toprağını korumuş olmanın onuruyla ,şerefiyle Zafer çığlıkları atarak çıktılar yola ebedi istirahatlerine doğru ve cennetin en üst mertebesinde şenliklerle karşılandılar.. İşte o ''aslanlar'' bizim evlatlarımız, bizim kuzularımız,bizim şehitlerimiz di..Onlar bizim TÜRK ASKERİMİZDİ..Ama kimse sanmasınki Türk Askeri şehid oldu..Giderken binlerce Mehmetcik bıraktılar yerlerine.. ŞEHİDİM!! Sen rahat uyu! Kimse senin emanet ettiğin bu toprakları bölemez,pay edemez.Sen anan'a doyamadın, yar'ını saramadın, evladını öpemedin.Senin doyamadığın her an'ın hesabını soracağız ŞEHİDİM..Her bir damla kanının bedelini ödeteceğiz..Sana,Vatana,Millete hainlik eden herkes,bir gün gelecek can vermek için yalvaracak.Biz senın kanınla besledik bu toprağı,kimseye böldürmeyiz.. Senin emanetini şerefimizle taşımaya, böldürmemeye,Şanlı Bayrağımızı indirmemeye,Hainlerin tamamını temizlemeye,bu vatanı sahipsiz bırakmamaya,ecdadımızı unutturmamaya,unutmamaya,
unutturmaya çalışanları affetmemeye,nasıl geçmişimize sahip çıkıyorsak geleceğimizede sahip çıkmaya,bu topragı kahpeler'e,soysuzlara,hain lere mezar olarak bile vermeyacegimize,ALLAH, KURAN,VATAN üzerine yemin ediyoruz... Sen rahat uyu OĞUL! TÜRK MİLLETİ VATAN İÇİN ÖLMEYE HAZIR.Hepimiz ölürüz! Gerekirse kalkar tekrar ölürüz.Gözün arkada kalmasın ŞEHİDİM! .Biz sizi unutmadık, unutmayacağız ,UNUTTURMAYACAĞIZ.. NALAN ERBAŞ

Başbakandan kabineye ''ceza''

Başbakandan kabıneye ''ceza'' Yerel seçim sonuçları, kendisiyle yarıştığını, rakibi olmadığını düşünen AKP için hezimetin habercisi oldu.Başbakan Erdoğan'ın Milletvekillerine ve Bakanlara seçim bölgelerinde belediye başkanlıklarını kazanmaları konusunda verdiği talimatlara karşın,kabinede bulunan 9 Bakan seçimi kaybetti.Bölgelerinde başarı gösteremeyen bu bakanlar için ''ceza gibi'' revizyon kararları alındı. AKP de seçim başarısızlığının nedenleri araştırılmaya başlandı.Sorumluları belirlendikten sonra,acil yapılması gerekenler ön plana alındı.Ak Parti içinde yaşanan panik ve çatırdama sesleri,yeni strateji belirleme çalışmaları Can Yücel'in şu şiirini hatırlattı bana.. İnce uzun bir hayvan çarpıyor, çarpıyor,carpıyordu kendini taşlara.. Canı'mı sıkılıyor?can'mı çekişiyordu? Yok efendim dedi yanımdaki adam.. gömlek değiştiriyor ''yılan''. Biz bu hallerden anlarız dedik az çok, biz de sınıf değiştirmiştik bir zaman..Bazen kendine fazla güvenmek, zihniyetlerin değişmeyeceğini zannetmek, ne kadar hata yapmış olursan ol kimsenin bunu farketmeyeceğini düşünmek, iyiniyetin limitlerini tüketmek, bir zaman sonra tehlikeli durumlara yol açabilir.Tıpkı AKP nin iktidarı ''banko'' sayması ve hiç kaybetmeyeceğini düşünmesi gibi... Türk Milletinin seçim sandığında AKP ye verdiği mesaj doğru adrese gitmiş görünüyor.Her ne kadar Başbakan Erdoğan'ın AKP de düşüş olmadığını söylemesi,sandıktan çıkan gerçeği değiştirmiyor. Kabinede yapılacak revizyon ve seçimdeki başarısızlığın sorumlularını cezalandırma girişimleri, AKP kabinesinde guruplaşmaların başlayacağını ve iç çekişmelerin boyut kazanacağını gösteriyor. Bu sonuçlara göre de, siyasi hiziplerin içte doğabileceği ve Başbakan Erdoğan 'ın eskisi gibi parti gurubuna hakim olamayacağı muhtemel görünüyor.Türkiyenin bu durumda,olası bir erken seçime karşı hazırlıklı ve donanımlı olması gerekiyor..
NALAN ERBAŞ

OBAMA VE SOYKIRIM

ABD Başkanı Barack Obama,24 Nisan Başkanlık açıklamasında, 1915 Ermeni olayları için"soykırım" nitelemesini kullanmadı.Ancak,Barack Obama,1915 Ermeni olayları anma gününde yaptığı açıklamada,"94 yıl önce,20.yüzyılın en büyük katliamlarından biri başladı.Her yıl,Osmanlı imparatorluğunun son günlerinde 1.5 milyon Ermeninin ölüme yürümesini anıyoruz" dedi.Ayrıca soykırım sözcüğü yerine Ermenice büyük felaket anlamında olan "meds yeghern" ifadesini kullandı.Zaten meds yeghern(büyük felaket) Ermenice soykırım ifadesinin karşılığı olarak kullanılmaktadır.Yani Barack Obama seçimler öncesi Amerikada yaşayan diaspora Ermenilerine vermiş olduğu sözünün arkasında durduğunu açıkca ifade etmiştir.Obamanın açıklamasında soykırım sözünü kullanmamış olmasından bir teselli çıkarmak son derecede yalnıştır.Belki soykırım demedi ama Ermeni diasporasının terminolosini ve yorumunu Ermenice paylaştığını ifade etmiştir.Başkan Obamanın Türkiye ziyaretinde yazmış olduğum yazımda Amerikanın Devlet yapısının çok güçlü olduğunu,Amerikanın başına ister Demokratlar,ister Cumhuriyetçiler geçsin,Amerika Başkanı ister siyah,ister beyaz olsun neticede Amerikanın politikalarının asla değişmeyeceğini ve değiştirilemeyeceğini ifade etmiştim.Bugün maalesef Obama Ermeni diyasporasına destek mesajını vermiştir.Biz ise Ermenilere Alican sınır kapısını açma anlaşmasının şartlarını kabul ederken kardeş Azerbaycanla olan ilişkilerimizi bozma noktasına getirmiş bulunmaktayız.Türkiye,artık Ermeni sözde soykırımı konusunda uluslararası tehdit ve şantajların hedefi olmaktan biran önce çıkmalıdır.Hükümetimiz gerekirse Obamanın son açıklamasından sonra Ermeniler ile yapacağımız bu sınır anlaşmasını askıya almalı ve ilişkilerimizi yeniden gözden geçirmelidir.Biz hala Obama istedi diye Ermenistana sınır kapılarımızı açmaya çalışırsak,bu teslimiyetçi politika ile kardeş Azerbaycanı kesinlikle kaybedeceğiz.O Azerbaycan ki, dünyada Türkiyenin gerçek dostu iki- üç ülkeden biridir.Türk kamuoyu bu yaşananları yakından dikkatle takip etmekte,hükümetten bu konuda kararlı adımlar atmasını ve dik durmasını arzulamaktadır.

15 Şubat 2009 Pazar

TSK Güven mi tazeliyor?

TSK Güven mi tazeliyor? Genelkurmay başkanlığından yapılan açıklamada,Tük Silahlı Kuvvetlerinin, bir kurum olarak,yasadışı faaliyetlerde bulunan kişi ve kurumlarla hiç bir ilişisinin olamayacagını belirterek''Yargının kısır tartışmalar içine çekilmesinden çok büyük rahatsızlık duymaktayız. Yargı üzerinde şüpheler yaratılması Türk adaletine karşı yapılacak en büyük kötülük tür'' denıldı. Son zamalardaki ergenekon olayları yüzünden hepimizin TSK yaolan güveninde incinmeler oluştu.. Eğer AB ye girmek istiyorsanız askeri, sivil kontrol altına almanız gerekiyor, deniliyor..TSK nın ülke yönetme arzusu olmadığını düşünüyorum. Amaçları anayasanın giriş maddelerinde belirtilmiş durumlarıyla ne pahasına olursa olsun Cumhuriyeti korumak kararlılığını sürdürmektir. Bu durumda son zamanlardaki Ergenekon olayları na,ordu mensubu bir cok ısmin karısmış olması, hepimizin ordumuza olan bakış açımızda değişikliklere sebep olmuştur. Genelkurmayın, son günlerdeki kendi içlerinde araştırmalar yapmaya başlaması( kaldıkı Ergenekon olayları epey uzun zaandır gündemimizde ve bir çok ordu mensubu nun da ismi geçiyor), çıkcası,şimdiye kadar neredeydiniz?,daha önce araştırmalarınızı yapmadınızmı?gibi soruları gündeme getiriyor. Dünyadaki en iyi otokontrol yapılan bir kurumun (kaldıkı bu kurum Türkiyemizin tek güvencesidir) böylesine önemli durumlardan haberdar olmaması ilginçtir. TSK Türk milletinin en güvendiği ve disiplinine, otoritesine inandığı tek güvencesidir. Dolayısıyla kendi içlerindeki kargaşanın basına yansıması ve bir çok ordu mensubu ismin bu olayların içinde olması hepimizde bir güven eksikliğine yol acmıstır.Bütün dünyanın çekindii 700.000 kişilik bir orduya sahibiz. Cumhuriyetimizi emanet ettiğimiz.. Böyle milli duygularla coşan bu milletin içi acımıştır. Genelkurmayın son günlerdeki açıklamaları içimize su serpti..Güven tazelemeye çalıştıklarını düşünüyorum kendi adıma..Dileğim öyle olsun. Dünyaya karşı tek kalkanımız olan TSK ya güvenimizi yitirmek istemiyoruz.

7 Şubat 2009 Cumartesi

Gay ' ler size ne yaptı?

Allahtan tarafsız ve yazarına müdahele edilmeyen bir gazetede yazıyorum da, yazdıklarımın hem arkasında durabiliyor hemde cevap hakkımı kulanıyorum. Geçen hafta yazmış oldugum '' gay başkan''başlıklı yazıma gelen iyi ve kötü tepkilerden dolayı bir açıklama yapmak gereği duydum. Öncelikle insan ayırımı yapmayan, hümanist, insanları özel tercihlerine göre sınıflandırmayan kısacası''iyi eleştirilerde'' bulunan arkadaşlarıma sonsuz teşekkürler ediyorum.
Diğer eleştirilerde bulunan arkadaşlarıma da birkaç soru sormak istiyorum.
Soruyorum; Gay ler size ne yaptı?İnsanların kişiklerini,mesleklerini,konumlarını cinsel tercihleri mi belirliyor?Kadına zorla sahip olmaya çalışan,tek eşli yaşayamayan,hak,hukuk,adalet sistemini tanımayan"sözde" değerleri olan,takım elbiselerin içine saklanmış"delikanlı"(!) geçinen insanlar daha mı onurlu?
İnsanları yargılamak en kolay yaptığımız eylemdir.Bizler,kazanmak,topluma kazandırmak ve yararlı hale getirebilmek için ugraşmak yerine en kolay oalnını yani dışlamayı tercih ediyoruz.Bizlerin bu yaptığı insanlık suçu değil midir?
Madolyonun bir de diğer yüzünden bakalım.Bu işi sadece maddi kazanç elde etmek için yapanlar yok mu.Hemde çok var.Fakat çaresiz naçar kalmış bir yığın kadınımız da var.Bilgisi,yeteneği,eğitimi olamayan her türlü zorluklarla baş edebilmek adına bedeninden vazgeçen...yapacak hiç birşeyi olmayan.Yaşamının ve ailesinin nafakasını elde edebilmek için büyük bedeller ödeyen.Allah hepsinin yar,yardımcısı olsun...olsun diyoruz da erkeğin naçar kalabileceğini neden düşünmüyoruz.Hani "erkek yaparsa elinin kiri,kadın yaparsa elinin körü"ydü.Erkek kadına karşı yaptığı her kötü eyleminde toplumumuz hak verecek bir taraf aramıyor mu?
Kadının düştüğü duruma düşen,o kadar erkek var ki.Benim ki yapılan yaşanılan şeylere hak vermek veya normal karşılamak değil.Sadece yaşanılan hayatların hangi şartlarda oralara geldiğini bilmeden insanları yargılamaya kalkmamak.Eğer düzeltilebilecek şeyler varsa da bir nebze katkıda bulunmak.
Tabi ki Türk-müslüman olan bir toplumda örnek gösterilebilecek kurallar değil bunlar ama...Güzel yurdun da güzel insanlığımıza yakışmayacak o kadar çirkin hayatlar göz önünde yaşanıyor ve örnek oluyor ki;gay lerin yaşamlarına gelene kadar çözülmesi gereken bir çok sorunumuz var.Kaldı ki fiziksel olarak bilimin bile kabul ettiği onayladığı bazı gerçekler varsa da insanların tercihlerine saygı göstermek gerektiğini düşünüyorum.
Ben herkesin görüşlerine saygı duyuyorum ama,kimsenin benim ve çevremdekilerin başına gelmez diye düşünmemesi gereken bir durum bu.Ve ben topluma kazandırmayı becerebilirsek bir çok gay arkadaşım güzel yurdumda çok yararlı işler yapabileceğine inanıyorum..

1 Şubat 2009 Pazar

GAY BAŞKAN!!!..

Gay Başkan !
Belediye seçimlerinin yaklaştığı son günlerde seçeceğimiz insanların, “doğru karar verebilmek adına” her yönlerini araştırıyoruz.

(Hoş biz hala belediye seçimlerinde partiye değil, hizmet verebilecek şahıslara oy vermemiz gerektiğini bile bilmiyoruz.) İsmi lazım değil bir ilde gay bir arkadaşım, belediye başkanlığı seçimlerinde aday olmaya karar verdi.. Kendisini çok iyi tanıdığım, her türlü bilgisine, yeteneklerine, zekasına, prensiplerine hayran olduğum için çok da sevindim.. Fakat gelin görün ki, adamın cinsel tercihi onun kariyer yapmasına, memleketine, milletine hizmet vermeye çalışmasına engel oldu.. O kadar tepki aldı ki geri adım atmak zorunda kaldı.. Ön yargılı davrandığımız bu insanların gelecekteki yararlarını görememekte direniyoruz.. AB’ye girmeye çalıştığımız, dünyanın gözünde çağdaş(!) bir imaj yaratmak için türlü oyunlara başvurduğumuz şu günlerde, bir insanın sadece cinsel tercihleri (ayrıca bu doğanın kanununa aykırı olan bir durum da değil) yüzünden, eğitimini, bilgisini, yeteneklerini, görgüsünü kullanmasına, vatanına ve milletine yararlı işler yapmasına engel olmaya çalışarak bence bir insanlık suçu işliyoruz..İsveç Karolinska Enstitüsü’nde yapılan gay-lezbiyen çalışması sonucunda, eşcinsellerin beyin yapılarının diğer hemcinslerinden farklılığı röntgenle kanıtlandı.. İşin ilginç ve önemli yanı, bu oluşumun daha anne karnında başlamış olmasıydı.. Anne karnındaki bir bebeğin tercihlerini eleştiremeyiz öyle değil mi?Dolayısıyla bilimsel olarak kanıtlanmış, insanın yaradılış özelliği olan bu duruma hangimizin eleştiri hakkı var? Ve ne hakla o insanların geleceklerini çalabiliyor, dışlayabiliyor, yeteneklerini köreltebiliyoruz? Neden biliyor musunuz? Kendi içimizde bastırmak zorunda kaldığımız duyguların karşısında, onların tercihlerinin arkasında durmalarını, cesaretlerini hazmedemiyoruz..Bırakmıyoruz ki yararlı olsunlar.. Onlara sınırlı bir yaşam sunuyoruz. İş alanlarını mesleklerini bile biz belirliyoruz..Haa! Şöyle de bir durum var! Bu insanlar sahneye çıktığında ayakta alkışlıyoruz,(bizi eğlendirirken iyi, ama başkanımız olursa kötü)Eğer modacıysa, güzel sanatlarla ilgileniyor ve dünyada bizi iyi temsil ediyorsa, bir şeyler üretiyorsa tamam.. Ama zekalarını memleketin yararına kullanmalarına saygın duruma gelmelerine asla tahammülümüz yok.. Biz bu Türkiye’de din değiştirmiş değerlerinden vazgeçmiş insanlara bile böyle davranmadık.. Bu ne yaman çelişki ve nasıl bir yargılamadır? Oysa o insanlar bu dışlananın verdiği eziklikle 1-0 yenik başlıyorlar hayata ve o açığı kapatabilme psikolojisiyle daha çok donatıyorlar kendilerini.. Eğitimleriyle bilgileriyle.. Bizler de fark etmemek için hala direniyoruz..Bu Türkiye ne takım elbiseli(!) belediye başkanları gördü!.. Hiç bir değer yargıları olmayan, kendinden başka kimseye faydası dokunmayan, eğitimsiz, görgüsüz.. Takım elbisenin içine saklanmış ne soytarı belediye başkanları gördü bu güzel yurdum..Devir artık hizmet vereceklerin devri olmalı..Adamların tercihleriyle, partileriyle, eşlerinin başlarındaki örtüyle uğraşacağımıza nasıl düzeliriz daha iyi duruma gelebiliriz diye bakmak lazım.. Başımıza hizmet verebilecek insanları getirelim.Sevgiyle ve birlikle kalın.

30 Ocak 2009 Cuma

ANNEMMMM!

Gecen hafta doğum günümdü.Hayatın bana sunduğu en güzel armağan olan kızım bana mektup yazmıştı!Hiç bir hediye ve hiç bir maddiyatın satın alamayacağı sevgisini anlatmıştı kendi dilince...Bende siz sevgili ogün okurları ile paylaşmak istedim.. Melek anneme...Canım annem!.Sana doğum gününde hediye almak için o kadar düşündümki! Hiç bir hediye sevgimi anlatmaya yetmedi bende yazmak istedim. Mis kokulu,dünya güzeli annm! Seni o kadar çok seviyorum ki..Sen şu dünyadaki tutunabileceğim tek dalımsın.En değerlim en sevdiğim...Güvenebileceğim tek insan.. Sen farketmedin annem hastalğın süresince nasıl yandığımı..O kadar mücadele ettinkı anlamayayım üzülmeyeyim diye.Bende anladığımı farkettirmedim sana üzülmeyesin diye..Tedaviden geldiğin gün seni arabada gördüğümde o kadar canım acımıştıki seni sacların olmadan gördüğümde..Anlamıştım ama sen bunu tarz olsun dıye özellikle yaptığını söyledin..Mutluluk oyunu oynadık senınle hç konuşmadan..Oysa benim dünya başıma yıkılmıştı.Senin canının acıdığını düşündükçe içimde fırtınalar kopuyordu..Hiç kimse görmedi gizli gizli agladıgım..Her an annemsiz kalabileceğim duygusu.. O kadar acıymışkı annemmm..Dünya başıma yıkıldı derler ya! benim gercekten yıkıldı.. Ben o kadarbüyük enkaz altında kaldımkı.. susmalıydım, senın gıbı dik durmalıydım ikimiz için.. Hayata incecik bir iple tutunduk senınle, ama tutunduk ellerimizi bırakmadık.. Bu dönemde gercekten byümeye başladığımı farkettım.Sana moral vermem gerekiyordu,senin beni hiç bırakmaman için oynamalıydım.Çünkü sen o kadar başarılıydınkı bu konuda..Sen hep mutlu olmalıydın annemm.. Sadece hastalıgın ıçin değil mutluluğu her sekilde hakettiğin için, bizim için, geleceğimiz için... Ama o günleri atlatmaya başladık değilmi annemm?İyi kötü cok gün geçirdik.Kimselere duyurmadan sessizce..Az kaldı annem çok az kaldı.Biz seninle herşeyin üstesinden geliriz.Birbirimizi asla bırakmayacağız.Sen şu hayatta yanıma kalan en güzel ve tek varlıksın melek annem..Senin gözünden akacak bir damla yaşa ÖLÜRÜM ANNEMMM! Yokluğunu hissetmek ölüm gibi...SENSİZ OLMAZ ANNEEEE! Yapamam yaşayamam...Meleğim meleğini bırakıp gıderse onu kim korur?Sen olmadan kim korur senin meleğini? Kim yanında olur?SENİ COK SEVİYORUM ANNECİM.. Bir gün bana demiştinya'' bu hastalıkla sadece senın için mücadele ediyorum'' diye..bende sadece senin için güçlü duruyorum annem.. sen mutlu ol diye çabalıyorum.Senın ıstedıgın evlat olmak için çalışıyorum..Senın yaptıklarınla, başarılarınla,hayatla mücadelenle o kadar gurur duyuyorumki..Bende senin gibi olmak istiyorum annecim..Annem olarak yaptıklarının ötesinde insan olaak yaptıklarınlada gurur duyuyorum..Sana cok borcum var annem..Sen bana nasıl insan olunacagını ,nasıl başarılacağını öğrettin. Sen var ya sen..şu dünyaya geldiğinde beyaz bir gül açmış sanki..Sen herşeyin en mükemmelisin, başta annelerin en mükemmelisin..Ve ne mutlu bana ki BENIM ANNEMSİN! Her an yanımda oldugun için,sıkıntılarımda bıkmadan usanmadan bana destek

aşk!

Sinsi bir hastalık gibidir aşk! Nerede ne zaman yakalar seni bilemezsin.. Aşk hasrettir!. Yanındayken bile özlersin sevgiliyi..En güzel o kokar,en tatlı o güler,en nadide çiçeğin tek meyvesidir o.Bütün hayaller pembedir sevgiliye dair.Dakikalar saat olurda geçmek bilmez zaman..Mesafelerin önemi yoktur ''aşk'' ta.Ne kadar uzak olursan ol,aynı şeyleri düşünür,aynı özlemle burulur yüreğin..Geceleri onun hayaliyle uyursun ,uyandığında ismini fısıldayarak gülümsersin yeni güne. Aşk bakıştır;sözün bittigi yerde başlar. Kelimeler anlatamaz o bakışları konuşulmaz.Deniz gibidir o bakışlar,kaybolursun ıssız bucaksız derinliklerinde..Su gibi akar içine sevgi seli de kana kana içer doyamazsın... Aşk dokunmaktır; hiç bir ten daha yumuşak değildir segilininkinden gayrı..Teri tenine karışsın istersin.Sıcacık sarılırsın ona bütün şevkatinle..Dokunuverdinmi bir kere titrer tüm bedenin sarsılırcasına, savrulursun bir yaprak misali gittiğin yerin neresi olduğunu umursamadan...Her dokunuşu ilk gün gibi yaşarsın..Öylesine çarpar ki yüregin bedenini terk edecek sanırsın.. Her an bir güvercin misali uçup gidecek gibidir, ''korkarsın'' kaybetmekten.Hiç bir şey bu kadar hızlı çarptıramaz yüreğini. Aşk herşeyi gizleyen büyülü bir perde gibidir..Ne duyarsın ne görürsün..Sadece olmasını istediğin pencereden bakarsın herşeye.. Canını en çok aşk yakar..yorar insanı..Bitkin düşersin sevmekten.Aşk masumdur her zaman..Onun için affeder herşeyi.Doğrusu yanlışı yoktur aşkın. Kuralsızca yaşarsın,koskoca dünyada sadece iki kişi varmışcasına.. Gittiğin her yerde, gördüğün herseyde, her anında yanında,yüreğindedir sevgili..Aynı anda iki duyguyu bır yürekte tek aşk barındırır.Hiç bir şey seni bir sevgili kadar üzemez, canını yakamaz, ağlatamaz..Taa ki o büyülü sözü duyana kadar'' seni seviyorum''Sadece sevgili söyleyince anlamlıdır.Sadece sevgili söyleyince anlamlıdır.İşte o an olanı biteni görmez gözün, sadece olmasını dilediğine inanırsın.. AŞKOYUNDUR İKİ KİŞİYLE OYNANAN,SU GİBİDİR AŞK KENDİ YOLUNU BULANSARHOŞLUKTUR AŞK BAŞINI DÖNDÜREN.KOMEDİDİR AŞK ANLAMSIZCA GÜLÜMSETENKAFİYELERİ DENK GETİRİRSE ŞAİR BİLE YAPAR İNSANIAŞK ACITIR ,İNCİTİRYIKILMAZ DEDİĞİN TÜM TABULARI YIKARENGEL TANIMA AŞK BARİKAT KURAMAZSINEYY AŞK!SEN DAHA NELER YAPARSIN?

15 Ocak 2009 Perşembe

Dünyanın utancı..Gazze!!!

Pervasızca saldırıların gözyaşlarına dönüştüğü , acılarıyla başbaşa bırakılmış yorgun şehir... Siyonizm ülküsünün-illetinin , zamanında İngiltere mandası ve işgali , sonrasında Amerika ve Birleşmiş Milletler gibi işgalci zihniyetlerin desteği ile , bir halkın nasıl soykırıma maruz bırakıldığının ve işgalin resmidir Filistin... Yıllardır insanlık , adalet ve hukuk ilkelerinin İsrail tarafından vahşice çiğnendiği Filistin toprakları bugün yeni bir kuşatma ve katliamla yüz yüze. Terörle mücadele adı altında insanlar katlediliyor, bir halkın iradesi , kaynakları , değerleri , soyları , simgeleri vs. yok edilmeye çalışılıyor. Bizler günlerdir Filistinde devam eden bu insanlık dışı saldırılar karşısında tüm Dünya'nın ve özelliklede Dünya'da barışı sağlama , hukukun saygınlığını koruma misyonunu üstlendiği varsayılan "Birleşmiş Milletler'in" içine gömüldüğü utanç ve sessizliğini ibret ve üzüntüyle seyrediyoruz. Bir bebek ağzında emzik yerine kurşun taşıyorsa orası Gazze'dir!. Bebeklerin uykulu gözlerle analarının memelerini ararlarken kor gibi yanan namluları emmeye başladıkları yerin adı Gazze'dir!. Füzeyle vurulmuş yerde yatarken acı ile inlemek yerine şahadet parmağını kaldırıp "Eşhedü en la ilahe illallah" diyen delikanlı varya Gazze o'dur!. Zamanında Hitler'e kötü , soykırımcı diyenler anlayın ki adam ne kadar ileri görüşlüymüş. Biliyormuş İsrailliler'in müslümanların ve Dünya'nın başına nasıl dert olacağını , vicdansızlıklarını , azgınlıklarını... Günlerdir süregelen bu adi katliamı , insanlık dışı soykırımı izledikçe gözümüzün yaşı dinmiyor. Hele ki ; yanlızlıklarına, birbaşınalıklarına rağmen şehri terk etmek yerine tam aksine , "ÖLMEK İÇİN" çoluk-çocuk şehre girmeye çalışmalarına tanık oldukça kendimizi tutamıyoruz. Yazıklar olsun İslam Dünyası'na!!! Hangi vicdanla başlarını secdeye koyuyorlar? Din kardeşlerinin soykırıma maruz kalmalarını kıllarını kıpırdatmadan usulca ve şuursuzca syrediyorlar. Kur'an-ı Kerim'de İsra Suresi'nde der ki ; Biz kitapta israiloğullarına :sizler yeryüzünde iki defa fesat çıkaracaksınız ve azgınlık derecesinde bi kibire kapılacaksınız diye bildirdik... Evet azgınlıklarının sn noktası bence İsrailliler'in. Bundan daha vahşi olmaları mümkün değil. İnşallah son azgınlıkları olacak ve ilahi adalet tecelli edecek. Bu kadar acı sahneleri izleyip çaresiz kalmakta o kadar acı ki. Ağlıyor şimdi Gazze! tüm dünya gözlerini kapamış bu şehre , bu insanlık dramına... Göz yaşlarım hiçbirşey yapamamanın üzüntüsü , yavrular ölürken bende ölüyorum insanlığımdan utanarak hemde... herkes susmuş , herkes kulaklarını tıkamış , herkes görmezden geliyor... Türkiye'yi yönetenler! acilen birşeyler yapın ki hem gözümüzde hem gönlümüzde büyüyün. Tüm İslam Alemi'de ibret alsın sizden. Km bilir belkide bu son şansınız olacak... Huzurla ve Barışla kalın...

11 Ocak 2009 Pazar

Son günlerin şarlatanı!!!

SON GUNLERIN ŞARLATANI! Son günlerdeki gündemimiz Hüseyin Uzmez denilen şarlatan! 18 yasından kucuklere''akıl baliğ'' olmadıgı ,kendi iradesini dogru kullanamayacagı düsünüldüğü için oy bıle kullandırılmayan bu ulkede hatta dunyada,14 yasında daha dunyadan bır haber, karsı cınsın , cinsellıgın ne oldugunu bıle bılmeyen,minicik su gıbı bır kız cocuguna cınsel ıstısmarda bulunan, daha oncede ınsan canına kast etmıs bır ınsanın(kaldıkı ben ona ınsan bıle dıyemıyorum)hala televızyonlarda show yapmasını şiddetle kınıyorum.(Hoş ben bu kınıyorum lafınında ne olduğunu anlamış değilim.)Kınayınca bu tür soysuzlar ders almıyor çünkü... Hala da çıkıp insanları yaptığının yanlış olmadığına inandırmaya çalışıyor.O kadar haddini bilmezki kendisini Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ile aynı kefeye koyup insanları ikiye bölme provakatörlüğünü bile yapmaktan geri kalmıyor şahsiyetsiz. Adamın genç kızlara düşkünlüğü yeni değil.Şu andaki eşi ile de 15 yaşındayken görüşmeye başlamış.Yani 65 yaşında kocaman adam,herşeyden elini eteğini çekip torunlarıyla oynayacak,kendi dengi bir hanımla mütevazı,tertemiz bir yaşantı süreceği zamanda o ne yapmış?bir sekreteriyle bir başka genç kızlarla gününü gün etmiş.Bu arada da dindarlığn altına saklanmış.Ve biz müslüman türk toplumu olarak bu adamın adını hala geçirebiliyoruz. Dindarlık bu mudur?Allah korkusu bu mudur?Baba olmak,önder olmak bu mudur?Şahsım adına bir müslüman ailenin evladı olarak (kaldı ki müslümanlıktan önce bir insan evladı olarak) içim bulanıyor. Bu olay bütün toplum olarak YARALARIMIZIN KANADIĞININ resmidir. Bu çirkinliklere kim dur diyecek?Kim susturacak bu adamları? Adam hala bunların başına şöhretli olduğu için geldiğini söyleyebilecek kadar utanmaz!Kim seni şöhret yapmış?Hayatn boyunca yaptığın çirkinliklerle gündeme gelmişsin.Hala da bu yaşlı başlı halinle aynı çirkinliklerle gündeme geliyosun. O kadar güzel din adamlarımız var ki bizleri dinimizin,inançlarımızın güzelliğini öğreten huzur veren..Senin gibi dejenere omuş insanlar yüzünden onlarda zan altında kalıyor.Ama bütün insanlar iyiyle kötüyü ayırt edebilecek kadar akıllılar bunu unutma! Hiç düşündün mü o çocuk yarın büyüdüğünde toplumun hangi kesiminde yer alacak?Kendini nasıl savunacak?Kocasının,evlatlarının gözünde ne duruma düşecek?Belki gizli gizli hep ağlayacak,yaşama sevincini kaybedecek.Nasıl kıydın o çirkin emellerine,hislerine yenilip o minicik yavruya...? Annesine söyleyecek hiçbir söz bile bulamıyorum.Analık karşılıksız tek duygudur.Herkes ana olamaz,önce insan olmak lazım.!Sendemi hiç düşünmedin evladını?İnsanlık fakiri aciz ve ahlaksız kadın..! Ben Türkiye Cumhuriyeti'nin adalet sistemine ve aileye,kadına verdiği öneme güveniyorum ve Allah'ın izniyle adaletin yerini bulacağına inanıyorum. Sevgiyle,İnançla kalın... Nalan ERBAŞ

Ben dersimi aldımm..

Evet;epey oldu bu hastalığı bedenimde ağırlamaya başlayalı.. Daha küçük bir çocukken dualar öğretirdi büyüklerimiz.''Öncesağlık versin''diye başlarlardı.Ben hep içimden daha çok istediğimşeyleri önce söylerdim.Sağlığın ''hayat'' olduğunu neredenbilebilirdimki?..Gençlik işte!..Sağlığı hep aynı kalacak sanıyorinsan.Bana birşey olmazmış gibi geliyor.Sanki hastalıklar hepbaşkaları için var.Kendine yakıştıramıyor insan.Herşeyin başı sağlıkkelimesinin anlamını olduğunda yaşayanlardan biriyim ben. Yaşanmayanın anlayamayacağı kadar uzun,karanlık,acı bir süreç buhastalık.Vücudunun biryerlerinde kötü giden birşey var ve sen müdaheleedemiyorsun,kurtulamıyor,kaçamıyorsun.. Neyi eksik yaptım?Neden benim başıma geldi?diye sorgulamayıbırakalı epey oldu..İsyan bile etmeye başlamıştım bir dönem.8 ameliyatsonrasında tekrar ameliyat olmam gerektiği söylendiğinde çılgınadönmüştüm.Oysa daha 1 hafta önce yeni bir operasyon geçirmiş halaacılarını yaşıyordum.Allah'a isyan etmeye başladım hastaneodasında..Neden beni seçtin?Ben sana ne yaptım?Sana artıkinanmıyorum,hani biz senin çocuklarındık?Kullarındık!..Ne istedinbenden?Minicik bir beden verdin boyunada bedel ödetiyorsun diyebağırmaya,ağlamaya başladım. O sırada hastanede beyin cerrahisi servisinde yatıyordum.Ortopediservisinin odaları yeterli olmadığından,beyin cerrahisindeki birkaçodayı ortopedi hastalarına veriyorlardı.Daha önce serviste odalarıdolaşırken,ortopedi odasında yatan bir hasta dikkatimi çekmişti.Sigaraallerjisi dolayısıyla birçok ameliyat geçirmiş bir polismemuruydu.Doktorları ve hastalığı ciddiye almayıp sigara kullanmayadevam ettiği için kollarını ve bacaklarını kesmişlerdi. Yanında,başında işlemeli yazmasıyla güzel bir hanımduruyordu.Eşiymiş...İki tanede kızları varmış.İkiside üniversitedeokuyor,part time işlerde çalışıyor,hergün de babalarını ziyaretegeliyorlarmış.Ayaküstü diğer bir hasta yakınından öğrendim bunları.. İsyanlarımın doruğa çıktığı,kendimi hastane odasının 6.katındanboşluğa bıraktığımda neler olabileceğini düşündüğüm o saatlerde,isyanetmenin,ağlamanın yorgunluğu ve muhtemelen ilaçların da etkisiyleuyuyakalmışım. Tam o sırada odamın kapısının ''çat'' sesiyle sıçrayarakuyandım.Odaya giren,kolları ve bacakları olmayan beyefendinineşiydi.Pırıl pırıl başörtüsü,elinde kendi yaptığı boncuktakılarla,beni korkutmuş olmanın üzüntü ve şaşkınlığıyla banabakıyordu.Yatağımda doğrulup ''gelsenize'' diyebildim.Kadıncağızmahçup bir şekilde özürler dileyerek başucumdaki koltuğaoturdu.Elindeki boncukları satmak için gelmişti besbelli.Bir taraftanboncukları inceliyor,bir taraftanda isyan halinde olmanınpsikolojisiyle kadına ''ne zor değilmi?'' onun için de senin için dediyordum.Başladım isyan dolu bir yığın şey söylemeye..Birden kadınayağa kalktı ve gözlerimin içine baktı.Dediki;''yanılıyorsun,biz hiçte acınacak durumda değiliz..''Allah'ıma şükür eşim yaşıyor vebaşımda.''.O şimdi kolları ve bacakları olmayan adam bir zamanlar benidünyanın en mutlu kadını yaptı ve 2 evlat verdi.Yattığı yerden halabize o bakıyor..Ayrıca bir ara gelip sohbet et eşimle,öylekeyifli,öyle neşeli bir adamdır ki,hala yattığı yerden beni çokgüldürebiliyor.Kızlarımızı kontrol ediyor.''Allah onu başımızdan eksiketmesin'' ben herşeyi yapmaya razıyım.''O BENİM KOCAM'' dedi.. Ne diyeceğimi bilememiştim...Donakaldım.Beklediğim cevap budeğildi.Onunda isyan etmesinibekliyor,kendime yandaşarıyordum.Dolayısıyla kendimi Allah'a karşı haklı hissedecektim.Yılınbilmem kaç ayını hastane odasında türlü zorluklarla geçiren,kocasınınayak ucunda yatan,bu arada maddi zorluklar sebebiyle boncuk yapıpsatmaya çalışan,kimbilir ne şartlar altında evlatlarını okutmayaçalışan ve en önemlisi hiçbir işini kendisi yapamayan bir adama bebekgibi bakmak zorunda olan kadıncağız (gerçi o bir hanımefendi) halineşükrediyor,herşeyden kendine mutluluk payı çıkartıyordu.O kadarutanmıştım ki...Yüksek sesle ağlamak için kadının gitmesinibekleyemedim. Kadıncağız gittikten sonra yatağımda doğrulup ellerimiaçtım.''Allah'ım bana böyle bir ders verdiğin için şükürler olsun''dedim.Meğer ne çok seviyormuş beni,daha fazla isyan etmemi istemedi vedaha fazla günaha girmemi...Tokat gibi anında dersimi verdi.''Seniseviyorum Allah'ım,affet beni'!!' diyerek epey bir süre ağladım. O günden sonra hiçbir zaman isyan etmedim.Beterin beteri vardırderler ya,öyleymiş. İnsanoğlu o kadar dirençliki..Sabretmek lazım..Hani ''her serde birhayır vardır'' derler ya,doğruymuş.İnsan isterse herşeyin altındankalkabiliyormuş,yeterki inançlarını,gücünü,sabrını ve yaşama sevgisiniyitirmesin..
Yanıtla Yönlendir

10 Ocak 2009 Cumartesi

Türkoğlu Türküz!

Kendilerinden özür dilenmesini bekleyen ermeniler ne çabuk unuttular.Osmanlı devletine karşı ruslarla,ingilizlerle anlaştıklarını..İşin enteresan kısmı bize kimse ''özür'' dileyin demiyor.Özür dilenmesini bekleyen içimizden birileri..(Ne kadar içimizden o tartışılır da..)Kendilerini aydınlar sınıfına koyan,tarihine,milletine,değerlerine sahip çıkmayan birkaç kendini bilmez... Bizim aydınlarımız diye geçinen bu tayfa ne yazıkki emperyalist güdümlü oyunlara maruz kalıyorlar.Kendi ülkelerinde kendi insanlarının gözlerinin içine bakarak ''sen katilsin sen soykırımcısın'' diye yakıştırmalar yapabiliyorlar.Bu fikrin provakatörlüğünüde üstleniyorlar.1915 olaylarını bizim aydınlarımızın gözüyle değilde diosporanun aydınları gibi davranıyorlar.Bu imzaları atan sözde aydın takımı bu davranışları ile Türk aydını olmaktan uzak emperyalist ayak oyunlarında kullanılan kuklalar (vatan haini) olarak Türk tarihine geçeceklerdir. Benim bir özürüm var evet;Türk halkını her fırsatta karalamaya çalışan birtakım dış güçlerin maşası olarak kullanılan bu şahısları aydın olarak kabul ettiğimiz için ..Şehitlerimizden ve Türk halkından özür diliyorum. Türk milleti tarihinde böyle bir hakarete uğramamıştır.Bizler Türk milleti olarak ermenilerin ingiliz ve fransız elbiseleri giyerek yaptıkları katliamları unutmadık.Unutmadık ama unutmadık diye de hain oyunlar,planlar yapmadık. ''Gasp ettiğimiz toprakları geri verelim''gibi bir düşünceye sahip olan vatan hainidir.Biz bu vatanı korumak adına binlerce şehit verdik.Türk milleti kökü kökeni belli tarihte şerefli bir geçmişi olan millettir.Bizler ne ermeni ne de başka bir milletiz.Türk oğlu türküz.Gerçekten suçlu olduğumuz konularda da kimseden bir itekleme beklemeden özür dileyecek kadar da erdemliyiz.Ortada bir suç yoktur,o halde özür dilemek nasıl bir dengesizliktir?İçimizdeki özürcü ''ahlak özürlüleri'' nin başlattığı özür kampanyasını şiddetle kınıyoruz. İnternet korsanlarının şimdiye kadar yaptığı en iyi şey olarak algılıyoruz bu siteyi kapatmalarını ve teşekkür ediyoruz. Bu asil kökeni kimse mahvetmeye,ezmeye,küçük düşürmeye çalışmasın,başaramazlar! Herkes Türk olamaz!Türk olunmaz,Türk doğulur!Bir ayrıcalıktır Türk olmak! NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE...

hamdolsunkı (!) Açız!

Ekonomik krizin ülkemizi teğet geçtiği bu günlerde haberlerde izlediğimiz 100 gram kıyma ile 10 çeşit yemek yapabilen güzel yurdumun maharetli kadınları daha ne ekonomik krizler atlatır kimbilir? YTL den TL ye geçişle boyutları da küçültülerek cüzdanlarımıza giren paralar aslında içler acısı halimizin gizli bi yansıması gibi .Memura yapılan komik zamlar,zam isteme diye işsizlikle tehdit edilen işlerin endişelerinin somut bir örneği adeta. Zaten her yıl açıklanan açlık sınırının altında gelirle yaşamayı bir şekilde başaran toplumumuzun teğet(!) geçtiği iddia edilen eonomik krizle savaşını takdir etmemek mümkün değil.Ayrıca takdire şayan başka bir konu da akşam evine ekmek götürebilmek için zaten yediği bir öğünden de vazgeçen ailelerin ekonomik kriz bize hiç uğramadı yorumlarına gösterdikleri inanılmaz sabırdır. Hamdolsun ki açız... Şimdi şöyle bir bakıyorum çevreme ve hamdolsun diyebilecek birşeyler arıyorum. Ve gördüklerim: Hamdolsun ki açız !Hamdolsun ki işçiler çıkarıyoruz (zaten olan tek ekmeklerini de alıyoruz)Hamdolsun ki küçük esnafı bitirdik işyerlerini kapatıyoruz ,büyükleri de küçültmek için uğraşıyoruz.Hamdolsun ki dünyayı etkileyen bu kriz bizi teğet geçmedi.Hamdolsun Avrupa Birliğine de giremiyoruz.Hamdolsun ki kriz var diyebiliyoruz.(açlığımıza sonunda bir sıfat(!) bulabildik ). Bizlerde vatandaş olarak çok nankör insanlarız aslında bu kadar çok şükredecek hamd edecek şeyimiz varken kalkıp bide eleştirme hakkı bulabiliyoruz kendimizde bre ne densizliktir bu yoksa nedensizlik sonucu mudur? Bu kadar kötü şeyin yanında iyi bi gelişme de var tabi ki hükümetimiz tarafından desteklenen ve önerilen bir durumuz da söz konusu.Her aile en az 3 çocuk yapmalı diye öneriliyor. Bence doğru bir öneri ;tebrik ediyoruz. (yoksa ilerde açlıktan ölecek yeni nesilimizde olmayacak).. bol bereketle kalın :) Yanıtla Tümünü yanıtla

6 Ocak 2009 Salı